Etkinlikler Köyçoy 2009 Şenliği

13-15 Mayıs 2009 tarihleri arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Köy Çoçukları Yetiştirme Derneği tarafından düzenlenen KÖYÇOY2009 şenliği Eskişehir ilçelerindeki dört ilköğretim okulundan gelen 200’e yakın öğrenci ve 10 rehber öğretmenin katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu şenliği milli eğitim Müdürlüğünün önerisi ile aşağıda isimleri verilen okullarımızdan öğrenciler katılmıştır.

  • Sivrihisar Yatılı İlköğretim Bölge Okulu
  • Mihalıççık Yatılı İlköğretim Bölge Okulu
  • Han Şehit Osman Gazi Altınoluk İlköğretim Okulu
  • Seyitgazi Kümbet İlköğretim Okulu

Şenlik kapsamında Üniversite tiyatro kulübünün sahnelediği oyunlar sunulmuş ve sinema filmi gösterileri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca öğrenciler için sağlık kontrolleri yapılmıştır. Şenlik esasında yapılan etkinliklerden fotoğraflar çekilmiştir.

Şenlik bugüne kadar büyükşehir hayatını görmemiş ve anne ve babasından ayrı yaşayan yavrularımıza şehir kültürünü yaşatmak, üniversite kültürünün havasını solutmak ve onların eğitim ile ilgili hedeflerini oluşturmak ve bu amaçla motivasyon sağlamak amacıyla yapılmıştır. Şenlik bu yönde çok başarılı olmuştur. Özellikle üniversitede okuyan abla ve ağabeyleriyle temas sağlam sağlamaları anlam ifade etmektedir.

Şenlikte daha önce Milli Eğitim Müdürlüğünün katkısı ile “Kültürümüzde Toprak ve Su” konulu resim ve kompozisyon yarışması düzenlenmiş ve kazanan öğrencilerimize ödülleri bu şenlikte dağıtılmıştır.

Resim yarışmasında,

  1. Belenay KIRAÇ-100.Yıl İlköğretim Okulu
  2. Zeynep ÖZCAN-100.Yıl İlköğretim Okulu
  3. Yusuf BÖCÜ-Osmangazi İlköğretim Okulu

Kompozisyon yarışmasında,

  1. Halil ETİ- Atatürk İlköğretim Okulu
  2. Beyza ASUTAY- Atatürk İlköğretim Okulu
  3. Rabia DİNÇ- Mahmudiye İsmetpaşa İlköğretim Okulu

 

Kompozisyon Yarışması

1.  CAN VE CANAN

Dünyamızı ve hayatımızı ayakta tutan, doğa içindeki döngüyü sağlayan ve çevremizdeki her canlıya nefes alma hakkı veren unsurlar vardır.

Sadece, gündelik hayatın koşuşturmasını bir kenara bırakıp, etrafımızdaki hareketliliği bir gözleyelim. Sabah uyanma, her gün için standart olan kahvaltı, anneye yapılan birkaç sabah nazı sonrasında evin kapısının dışındaki hareketliliğe dâhil olma. Evin dış kapısı bizi evin o, bizi koruyan, seven ve benimseyen yapısının dışına atar. Yaşam; adından da anlaşılacağı gibi yaşamakla alakalı bir olgudur. Yasamak; topluma dahil olma ve o nereye götürürse oraya sürüklenmek midir bilmem ama; bu hareketliliğin devamı için hava, toprak ve su şarttır. Toprak ve su doğal hayattaki döngünün sağlanması için şarttır. Yağmurun yağması, canlılar için su kaynağı olması ardından ıslanmanın etkisiyle buharlaşıp tekrar gökyüzünde bulut olarak yerini alması bu döngünün en basit örneğidir.

Atalarımız; hayatın kimseye muhtaç olmadan kendi kendine devam edebilmesini çok iyi anlamış ve saygıyla karşılamıştır. Bizim Orta Asya coğrafyasında doğa şartlan ile yaptığımız mücadelenin bu anlayışın gelişmesine büyük faydası olmuştur. Bizde toprak, ana olarak nitelendirilir. Zaten ismine toprakana denmesi buradan ileri gelir. Toprak her ektiğini sana kat ve kat fazlasıyla geri veren, Etrafındaki bütün yaşamı bir ana şefkatiyle bağrına basmıştır. Ve hiçbir evladına kötü davranmaz, aralarında ayrım yapmaz. Kültürümüzde suyun ise ayrı bir önemi vardır. Su hayat verendir. Toprağı dirilten onu ayaklandıran, toprağın üstüne düşen tohumu filize kavuşturan yasam pınarıdır.

Bir dildeki kelimelerin hangi alanda daha çok olduğu, dili yaşatan kültürün yaşamını neyle sürdürdüğüyle yakından alakalıdır. Bizim dilimizde tarımla ilgili sözcüklerin çok olması bu yüzdendir. Bizde eskiden çocukların doğumu bile, toprağın ürün verme ve ekiliş günleriyle ilişkilendirilirdi. Hayat toprak ve suyun birleşmesine göre ayarlanır. Çevre buna göre şekillenirdi. Topraktan geldik, toprakla yaşadık, toprak için öldük ve toprağa döndük atalarımızın yasamı bu cümleyle özetlenebilir.

Eğer su can ise, toprak canandır. Onların kavuşmasından bir hayat doğar ve biz o hayatta yasarız.

Hilal ETİ

Mahmudiye Atatürk

İlköğretim Okulu

7-A 110

 

2. SUMU TOPRAK MI

Su ve toprak... Bu iki kelime hayatımızda olmasaydı ne olurdu acaba? Gözlerimizi kapatıp birkaç dakika da olsa susuz ve topraksız bir dünya düşünelim. Düşünemiyorum bile, çünkü su ve toprak olmasa dünyada hiçbir canlı yaşamını sürdüremezdi herhalde.

Canlılar için oksijenden sonra en önemli yaşam kaynağı sudur. İnsanlar haftalarca açlığa dayanabilirken susuzluğa en fazla 3-4 gün dayanabilir. Su, canlılar için yaşam iksiridir. Geçen aksam anneannemler geldiğinde benden bir bardak su istedi. Ben de bir bardak su verdim. Bana su gibi ömrün olsun kızım dedi. Ne demek istemişti hiç anlamadım. Anneanneme sordum. Su gibi temiz berrak, uzun ömrün olsun demekmiş. Sonra bir de kafama takılan başka bir olay vardı. Dayımı askere yollarken arkasından su dökmüşlerdi. Fırsattan istifade onu da sordum. Uzağa giden insanların arkasından su dökülürmüş. Çabucak dönsün, zaman su gibi akıp geçsin, zorluklarla karşılaşmasın diye. Bunu da öğrenmiş oldum.

Geldim toprağa. Toprak olmasa sanırım biz insanlar aç kalırız. Sofralarımızda her gün yediğimiz ekmeğimiz, annemizin bize pişirdiği sebze yemekleri, iştahla yediğimiz meyveler, kısaca her şey topraktan geliyor. Piknik yapmaya gittiğimiz o güzelim ormanlar, çiçekler, böcekler her şey topraktan geliyor. Ve toprağa geri dönüyor.

ilkçağlarda yasayan insanlar; topraktan çanak, çömlek yapmışlar, Toprak testiden buz gibi sular içmişler…Köyde bir düğüne gitmiştik. Düğünde gençler gelin arabasının önüne geçip, toprak bastı parası istediler. Ne demekti toprak bastı parası? Bu topraklar hepimizin toprağıydı, Bunu da anneme sordum. Eskiden beri gelen bir adetmiş. Düğünlerde toprak bastı parası alınırmış. Gençler parayı aralarında paylaşıp yiyecek, içecek alıp oturup muhabbet ederlermiş?

Su mu toprak mı? Kendi kendime sorduğum bu soru hepimize küçükken sorulan bir soruyu hatırlattı, Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı? Annemi desem, babam darılır. Babam desem annem darılır. Birinden biri olmasa ne yapardım acaba? Su ve toprakta böyle iste, ikisinden biri olmasa ne yapardık acaba?

Beyza ASUTAY

Tepebaşı İstiklal

İlköğretim Okulu

7-A No:831

 

3. TOPRAKLA VE SUYLA

Toprak Türk Milleti'nin kültürü, aşı, ekmeği, her şeyidir... Türk Milleti şerefini, gururunu topraktan almış bir millettir. Kurumuş toprakları yücelten, altın sarısı başaklarla süsleyen bir medeniyetiz biz. Bu toprakların suyla yoğurarak kazanmış hayatını, gücünü; bu toprakla, suyu bütünleştirip kurmuş yuvasını, evinin duvarını, kutsal vatanını...

Türk toplumunun tarihinin en derinliklerinden en modem çağlarına kadar geçen zamanda toprak ve su değişmez unsurlarının başında gelir. Toprakla yaşamış, toprakla yaşatmıştır kültürünü. Şiirler yazılmış, türküler yakılmış, atasözleri oluşmuştur bu kutsal iki olguya. Bizim kültürümüzde insanın mayasıdır toprak, su. Topraktan geldiğimiz ve toprak olacağımız düşüncesi toplumumuzun toprağa ve suya verdiği kutsallık değerini arttırmaktadır. Geçmişten günümüze uzanan birçok tarihi eserlerin de toprağın kullanılmasıyla oluşturulduğu görülmektedir. Yerleşim yerleri ve binaların verimli topraklar üzerine ve suya yakın yerler üzerine kurulurmuş Hayati değer taşıyan bu unsurlar toplumumuzun hayatını şekillendirmiştir.

Yıllarca toprak bizi bağrında saklamış, doyurmuş ve zenginleştirmiş, güç kazandırmıştır.  Su ise bizi kirden, kötülükten, kirli bir dünyadan kurtarmıştır. Suyumuza ve toprağımıza sahip çıkalım! Çünkü hayat toprak ve sudur, suyla toprak olmazsa dünya kurur.

Rabiya DİNÇ

Mahmudiye İsmet Paşa

İlköğretim Okulu

8-A No:1

 

 

Resim Yarışması

1. Belenay KIRAÇ-100.Yıl İlköğretim Okulu 

 

2. Zeynep ÖZCAN-100.Yıl İlköğretim Okulu

 

3. Yusuf BÖCÜ-Osmangazi İlköğretim Okulu


Eskişehir Web Tasarım